Saturday, December 27, 2008

Yeni tarifler: Sarma ve Manti

Merhaba Haftalik (bir onceki yazida Sedar aciklamis, artik gunluk degil, haftalik :)

Hava karli, haftasonlari disarida cok zaman geciremeyince, evde yapacak yeni aktiviteler bulduk kendimize; yemek pisirip yemek!

Bir onceki haftasonu sebze alisverisi icin gittimiz manavda lahanaya benzer ama daha kucuk ve narince bir bitki gorduk, bir sure inceledik, lahana olduguna kanaat getirince hemen aldik attik sepete. Bir sure dolapta bekledi. Bir sonraki cumartesi ogleden sonra ( cok dayankli bir sebzeymis, bunu da ogrenmis olduk :) artik uzerinde calismaya karar verdik. Once internetten kucuk bir arastirma yaptik. Lahanalari haslamak ile basladik ise, icini hazirlamak zaten kolaydi. Sedar tek tek damarlarini ayirdi, sarilacak buyuklukte parcalara boldu, ben de sardim, tencereye yerlestirme isini de titizlikle Sedar halletti. Ogle yemegine yetistirip yemeyi planliyorduk ama tencereyi ocagin uzerine koydugumuzda o kadar acikmistik ki, pismesini bekleyemeden o oglen makarna yaptik yedik :) Ev mis gibi lahana kokana kadar pisirdik, aksam eve gelen ilk misafirlerimiz Murat&Sevilay ile birlikte ilk denemesini yaptik. Lahana sarmasindan cok yaprak sarmasi kalinliginda oldugunu soylediler. Anne yapimi gibi olamaz ama ellerimize saglik fena da degildi :)
Bugun de canimizin cektigi bir baska yemegi denedik; Manti! Yine internetten yaptigimiz kucuk bir arastirma sonrasi sivadik kollari.
Sertce bir hamur hazirladik; un, yumurta, tuz, biraz ilik su. Hamurunu 4 esit parcaya bolduk, 2sini ben actim, 2sini Sedar. Cok marifetli benim kocam cok! Mantilari benden muntazam kapatti; benimkiler top gibi Sedar'inkiler bohca gibi oldu :)

Bir saatte hallederiz diye basladigimiz Manti 2-2.30 saat kadar surdu. 10 dakikada da 2ser tabak yalayip yuttuk! Bir de son haline bakin bakalim dayanilacak gibi mi:
Yerken Gaye&Emre, ve Umut'dan icimize sinmedi. En kisa zamanda onlara da yapacagiz.

Caninizin cektigi seyler var ise siz de soyleyin, yapip gondeririz ;)

Vancouver'dan beklenmeyen kar manzaralari

Sevgili haftalik*,

Tembellik yuzunden fazla fotograf cekmedik, hatta o kadar tembeldik ki cektiklerimizi bilgisayara aktarmamistik. Ta ki bugune kadar. Bugun oyle bir sey yaptik ki fotografini cekmeden yapamayacaktik, bu vesile ile eski fotograflari da aktarmis olduk. Siz bu yaziyi okudugunuzda bundan sonraki yazi da yayinlanmis olacak, ve siz muhtemelen once ikinci yaziyi okumus olacaksiniz o yuzden manti kelimesini kullanmakta zarar gormuyorum, ama o hikayeyi ustasina birakmak gerekir, ben baska seylerden bahsedecegim.

Kanada ile ilgili vakti zamaninda cok dolasip cok populer olan bir mail almistim. Kanadaya yerlesen birinin gunluk notlari. Once herseyden cok neseli bir sekilde bahsediyor, sonra ilk kar yagiyor, hala hersey cok guzel ama yagan kar durmak bilmiyor, haftalar aylar geciyor, yazan en sonunda usaniyor kardan. Gecen haftalarda aklima bu hikaye birden fazla kere geldi. Kar yagiyordu, o hikayedeki kadar cok degildi, aslinda Ankara'da alistigimizdan cok cok fazla da degildi, fakat buraya "yazlari ilik ve nemli, kislari ilik ve nemli" gecer bilgisi ile geldigimiz icin, karin yerde uc gunden fazla kalmayacagini dusundugumuzden olsa gerek, yagan kar gozumuzde cok buyudu. Gozumuzde buyumesine etkenlerden birisi de yagan karin buradaki hayati maksimum seviyede olumsuz etkilemesidir. Zira kar yagmasina alisik olmayan vancouver ahalisini gutmesi gereken vancouver belediyesi melih gokcegi herhangi bir sey yapmadigi icin yollar karli buzlu kaldi, insanlar disari cikamaz oldu, hatta biraz daha kar yagacagini duyan normal vancouver'li marketlere dolusup evlerine erzak depoladi. Ilk etapta anlayamadigim bu garip hareketi, yollarin pek alisverise gidilecek kivamda olmayacak oldugunu anladigimda kabul edebildim.


Iste size yagan kardan bir iki manzara:





Bu fotograf kar yagisinin ortalarinda cekildi, dolayisiyla en yuksek kar miktarinin hemen hemen yarisi seviyesinde diyebiliriz.













Bu yandaki fotograf da ayni zamanda cekildi, biraz oncekinin yani, biraz sag tarafi
Tabii, asil amac bu fotograflarin cekildigi yeri aciklamak idi. Salondan :)
Disarinin halini goruyorsunuz. Disarida hal boyle olunca normalde insan pek ise gidemiyor. Ben de her sabah acaba bugun ise gidecek miyiz diye uyandim, her seferinde de bu zorlu kis sartlarina aldiris etmeyen fatos disarinin bu halini gormezden geldi, bana da gostermedi :)
Artik onumuzdeki karlara....
*uyari uzerine gunluk yazamadigimiz bir yere "gunluk" yazmaktan vazgectik, niyetimiz haftalik guncellemek.

Saturday, December 20, 2008

Beauty and the Beast (Guzel ve Cirkin)

Ilk tiyatromuza gittik :)

Dun Vancouver'in en soguk gunuydu. 1970lerden beri kaydedilen en dusuk sicaklik, -16. Senede 2-3 kere kar yagan sehirde, suana kadar 3 kere kar yagdi, ertesi gunu erir gider dedikleri kar hala bazi sokaklari kapatiyor. Suanda yine disarida ruzgar ile savurta savurta yagmaya devam ediyor. Su siralar hava durumu haberleri uykuya daliyoruz, sabah hava durumunu internetten kontrol ederek uyaniyoruz. Ay ortalamasi 8 derece, daha biz ay basindan beri 0 derecenin ustunu goremedik.

Burada tiyatro biletleri 2-3 ay oncesinden indirimli olarak alinabliyor. Son anda gitmeye niyetlenirsen ya hic yer bulamiyorsun, ya da %50 daha fazlasina, sag ve sol koselerden kalan yerler alabiliyorsun. Bizim bilet bulabilmemiz biraz sans; araba, ev, ev esyasi, bisiklet...akliniza gelebilecek olan herseyin ilanini bulabileceginiz bir siteden bilet arastirdik (craiglist). Dun icin biri iki biletini satmak istiyordu, aradik, birine soz verdim dedi, bir sonraki gun soz verdiklerim almadi, almak istermisiniz diye mail atti. Pazartesi gunu, eve yakin, sehir merkezinde bir otobus duraginda kirmizi karanfillerimiz ile bulustuk, biletleri aldik :)

Tahmin edecceginiz gibi hava durumunu kontrol etmistik ama baska gune bilet bulma sansimiz yoktu. Is cikisi servis ile tiyatroya gittik, oncesinden birseyler yedik ama yemek yedigimiz yer bile serindi. Zaten hamburgeri de ikiye bolmeyi becerememisler, guzel de yapamamislar, Sedar'in butun tilsimi dustu. Yemek yedigimiz yerden kalktk kosar adimlarla tiyatroya sigindik :)

Oyuna gelebildim sonunda! Guzel ve Cirkin muzikali, Vancouver klasigi, 4 senedir yilbasi donemlerinde sergileniyormus. Salon cok buyuk degildi, ama bos yer de yoktu. Cocuklari ile gelenler, heryastan cifler, genis bir izleyici kitlesi vardi. Disney muzikali oldugundan dili cok anlasilirdi. Sahne kullanimlari, dekorasyonlari ve kiyafetleri cok guzeldi. Sedar ile baska bir dunyadaymisiz gibi hissettik, ilk kez yabanci dilde bir oyun izlemeninde etkisi ile, hersey cok gercek disi geldi saniyorum.

Oyunculardan bir kismi cok bilindik dizilerde de rol aliyormus. Holywood yildizlarini gorduk ama taniymadik, makyajlari guzeldi caniiimmm :)

Ruyadan oyun sonunda Cirkin'in maskesi dustugunde, gercekten cirkin olmasi ile uyandik! Sedar'imin eline su bile dokemez:)

Oyun sonunda oyunclar selam verirken Guzel'i canlandiran oyuncunun, yuzunde roldeki gulusun donmus olmasi cok ilgincti. Acaba normal hayatina da mi boyle guluyor diye dusunmeden edemedim.

Oyun sonrasinda otobuse bindik, ilk kez otobuse bindik :) Sonrasina 10-15 dakika yuruyerek evimize ulastik. Geldigimizde tekrar hava durumunu kontrol ettik tabiki, -11 dereceyi gosteriyordu. hissedilen -18 derece, poff bu ruyadan ne zaman uyanacagiz acaba?

Sunday, December 14, 2008

Krem Peynirli Kral Yengecli Fusulli (Bildiginiz Makarna :) )

Uzun zaman oldu yazmayali, evimizi yerlestirdik, bugun aksam acilisini da yaptik, keyfimiz yerine geldi! Sedar'in yazdigi yazi uzerine dayanamadim ben de hemen bahsettigi tarifi vereyim istedim :)

Maceramiz Sedar'in markette, et ve balik reyonunda kaybolmasi ile basladi. Ben mutfak icin eksik seyleri seyleri tamamlamaya calisirken, bir baktim Sedar ortada yok. Elinde Kral Yengec'i ile geldi: "Bunu denesek ya!" diyerek. Hadi dedim alip deneyelim.

Ilk adim: Aldigimiz baliklarin yaninda ufak 2ser parca pisirip tadini baktik. Cok lezzetli, pisirmesi de bir o kadar kolay. Bu Japon ve Cin'liler agzinin tadini biliyor diye dusunmeye basliyorum :)

Bir sonraki adim: Yemek sonrasi bununla guzel birsey yapmali ne yapmali diye dusunurken, peynir ve makarna geldi aklimiza. Bir teflonda tuz ve karabiber ile yengeci kavurduk. Fusuli cinsi makarnayi, bildigimiz fiyonk makarna iste, hazirladiktan sonra, krem peyniri bir guzel makarna ile karistirdik, guzelce errittik. Yengeci de icine karistirdik, cok leziz oldu cok! Iki gun ust uste makarna yedik, yine olsa yine yeriz :)

Cin ve Japon mutfagina, somon ve yengec ile ufak ufak alismaya basladik. Himm az kalsin unutuyordum bir de cok begenerek, genelde cumartesileri yedigimiz, Japon hot-dog'u (ekmek arasi sosisi) var. Sedar'in ilk gidisimizde, uzerinde yosun olanini denedi (bilerek mi? hayir! yerken ne oldugunu kokusundan anladik :), sonra peynir, hardal ve ketcap daha hos oluyormus ona karar verdik :)

Bakalim daha neler deneyecegiz, neler pisirip, neler yiyecegiz!

Saturday, December 13, 2008

Yeni ev kutlamasi

Sevgili Gunluk

Epey oldu sana yazmayali, epey ihmal ettik, yazacak da cok sey birikti. Can ciger Ersen genelde telefon ettigimde der ki sen alkol mu aldin. Cunku genelde alkol alinca sagi solu ariyormusum. Herhalde bu gozleminde de cok haksiz degil, ben de nihayet kabul ettim. Efendim, neyse, ben bugun de alkol aldim, o yuzden iste boyle aklima yazmak geldi. Ankara'da olsak alkol demek bir iki bira da demek olabilir, fakat nedense burada alkol demek raki demek. Lager ve hatta daha ziyade Ale guzel biralar olsa da nedense burada raki icince alkolden sayiyorum. Efes olsa onu da sayarim, o ayri.

Genelde yazarken, ve hatta konusurken, aklim baska baska konulara gider durur, bu yuzdende "sunu demisken", "bunu da demisken" tarzi parantezler acip, konudan bir miktar uzaklasirim. Bu huyum Ersen'in cok bir hafifletilmis hali. O genelde basladigi konuyu hemen hemen hic bir zaman bitirmez, o daldan bu dala atlayip gecer, on dakika sonra bir soluk almak icin durur ve soluk alirken de ben bu konuya nereden gelmistm diye dusunur. Bu tur anlarda ben elimdn geldigince yardimci olup onun buralara nasil vardigini, asil konunun ne oldugunu hatrilayabildigim kadari ile soyler, konunun devamini saglarim. Bazen de bu daldan dala atlamalar, konu degistirmeler o kadar keyifli olur ki, ben de kendimi akisina birakirim. Cunku zipladigimiz her bir konu bir oncekinden daha eglenceli olur, konustukca konusuruz, eglendikce egleniriz.

Ersenden haber almayali cok oldu, herhalde ozlemisim ki aklim buralara gitti. Parantezi de bir yerde kapatmak gerek :)

Neyse bu buyuk parantezden sonra, asil konumuza geri donelim. Evet, ben bugun alkol aldim. Aldigim alkolun markasi, yesil bir efe. Taaa on bin kilometre (evet yanlis okumadiniz) oteden buralara getirilmis, gider ayak babam tarafindan alinmis, valizin enguzidyerine konulmus, guzelce havlulara sarilmis, (baska hic bir nesne herhangi bir seye sarilma ozenini gormemistir), gumrukte "bu ne olaki ne" denilip kapagi kirilircasina acilmis (halbuki cevirsen aciliyor, bicak falan sokmusla kenarindan, raki gormemis cahiller) nice ezalar cekmis, canim bir litrelik yesil efe. Siz bilirsiniz, buradaki cahiller bilmiyorlar, raki adabiyla icilir.

Raki adabi ile icilir. Yaninda mezesi olur, muhabbeti olur, raki sofrasi ozenle kurulur. Biz de bu torensel hazirligi layiki ilen yerine getirdik. Ayiptir soylemesi, koftemiz, tere yagi oldugunu hayal ettigimiz bir yag ve kanada disinda baska bir yerde bulunduguna inanmadigimiz, gavurcasi canola olan bir cicegin sozum ona muhtesem yaginda yapilmis, yine de bizim oralari elinden ciktigi icin, hatta bu dunyanin en bir sahane, yaratici ascisi elinden ciktigi icin, garip cin pirinclerine inat, harikulade pirinc pilavi, salata konusunda uzman kisi, yuce salata yapici Fatosun yaratici salatasi, serefine uc duz iki ters takla atabilecegim Tek Sut tam yagli koyun yogurdu, muhabbetlerin en bir sahanesi meze oldu rakimiza. Bunlara ilaveten herkesi sasirtacak son mezemizi bu noktadan sonra soylemek daha uygun geldi. Tahmin edemeyeceginiz uzere, son mezemiz tutsulenmis somon, gavurcasi smoked sockeye salmon. Cig denilebilecek bir balik bu kadar lezzetli, beyaz peynirin her turlusu ile bu kadar uyumlu, ogunun her biride - kahvalti dahil - bu kadar guzel, ustelik rakiya da bu kadar yakisan bir sey olmasi insani hayretler icine dusuruyor. Gelirken sockeye smoked salmon getirecegim, benle raki icenlere ikram edecegim. Ustelik bu sefer sinemayi falan karitirmayacagim isin icine.

Laf uzadikca uzadi ama benim anlatmak istedigim tema smoked salmon'un raki ile uyumu idi. Sevgili orti Sedar Ozcan'in cok kereler belirttigi gibi, anlatip anlatip sozun sonunu getirmekte zorlanan bir insan olarak, bu yaziyi da nasil bitirecegimi kara kar dunsunmekteyim. En iyisi en iyi bildigimi yapip sozu hic bir yere baglamayayim.
Veee (amanin, iste tam su anda sozu baglayacak bir sey buldum) sozun geri kalanini, krem beyaz peynir ve kral yengeci soslu Fusilli'nin tarifini vermek uzere, cok sevigli sevgilim, yol arkadasim, canimin ici, beni kanadalara, oradan amerikalara goturen/goturecek olan, keyif bocegim, kalorifer bocegim (su an yeni aldigimiz yagli kalorifere sarildi, yagli kalorferi kiskanacagimi dusunmezdim), sahane insan, badem gozlu fatos didos birtaneme birakiyorum.

kendinize mukayet olun
sedar
--