Yemek sonrasi biraz banklarda kitap okuduk, biraz ususek de guzzel bir pazar gecirdik!
Monday, October 20, 2008
Granville Island
Saturday, October 18, 2008
Burnaby Mountain Conservation Area
Sedar gune cok zinde baslamasa da, gezi onerilerinden en zor olanini secti (yuruyus :), haritadan nasil gidecegimize calistik, sirt cantamizi aldigimiz gibi ciktik disari.
Sirt cantamizin ici dolu dolu; fotograf makinesi, belki biryerde oturup okuruz diye kitaplar, su, 2 adet peynirli salamli sandovic yaninda salatalari ile hemi de, portakal suyu, elma. Daha bitmedi belki terleriz diye yedek tshirtlerde ayri bir posette. Gidiyoruz kararini vermemiz ile bunlarin hazirlanmasi arasinda gecen sure 5 dakika. 7 dakika icinde ayakkabilarimi baglamis, kapinin onunde Sedar'i bekliyordum, isin ucunda gezme olunca :)
Evimizin bulundugu yer (Downtown) ile gidecegimiz yer arasi (Burnaby) yarim saat surdu. Cok degil 17 km ama cok isik var. Gittimiz yol cok ilgincti. Sehir merkezinden 5 dk devam ettigimizde, sanki Beyoglu'nun arka sokaklarina giriyorsun, etrafta gezinen insanlar tedirgin ediyor, sokaklar cok kirli, tekrar 10 dk icerisinde de adim adim degismeye basliyor cevre.
Oncelikle Burnaby Marine Park diye bir yere saptik. Yazin denize girilen yerlerden biriymis. Bu mevsimde de insanlar kano ve sisme botlar ile denizde geziniyorlardi. Iskele uzerinde de yengec avlayan bir amca vardi, kucukleri avlamak yasak!
Yandaki fotografi orada cektik. O kutugun uzerine cikabilmek icin butun uzerimi batirdim, uzeri yosun, ufak yengec ve deniz kabuklari ile doluydu. Arabaya bindigimizde cok kotu balik kokuyordum, camlari acmak zorunda kaldik. Simdi cibi cibi yaptim mis gibiyim :)
Arabayi park ettimiz yer ile park arasinda 5 dk bir mesafe var (yandaki yol). Aradan buyukce bir demir yolu geciyor, parktan bir sonraki koy liman, tren ile surekli yuk tasiyorlar.
Bu arada arabayi park eder etmez parka gitmeyi bile beklemeden, yuruyerek sandoviclerimizi salata ile yedik bitirdik, acikmisiz megerse.
Sonrasinda Burnaby Mountaion Conservation Area'ya gittik. Arabamizi park ettikten sonra bol bol fotograf cekerek yuruyusumuze basladik.
Yuruyus yolu uzerinde koyduklari kucuk harita panolari ve siz suanda buradasiniz isaretleri sayesinde, yuru yuru bu yolun bugun bitmeyecegine karar verip uygun bir yerden geri donduk. Harita ve yon bulma duygum giderek koreliyor, Sedar yanimdayken ben haritaya bakmak yerine nerede yaprak var, yok nerde bortu bocek var onlarin pesinden kosusturuyorum :)
Ama herzaman ben degil, Sedar da yakaliyor:
Yandaki yaprak orumcek aginin ucunda asili kalmis, ruzgar ile donup duruyordu. Bu arada Sedar fotograf makinesinin inceliklerini kesfetti bugun, o yaprak sanmayin ki tek seferde cekildi, cekiyor, tam tamam deyip yurumeye devam ediyoruz aaa tekrar cekmemiz lazim diyor, yapraga kadar geri donuyoruz, elini indir, kaldir, parmaklarini ac, aaa yaprak ruzgardan yon degistirdi, bastan, bir daha, tam 10 kare 10...
Yuruyus yolu cok guzeldi, gecen haftaki kadar zorlu bir yol degildi. Yanda gormus oldugunuz kesilmis bir agactan geri kalan, icinde 2-3 kisiyi alacak kadar genis bir bosluk olusmus. Agac ev :)
Gezimiz nasil mi sonlandi, biraz sallandiktan sonraaaa....
Harika bir manzara karsisinda, portakal suyu ile :)
Bunlarda yol uzerinde begendiklerimiz:
Agaclar muhtesem gorunuyordu, bu mevsime, gunesin bu saatine tekrar denk gelmeli.
Mantarlar icin bu sefer sadece 8 cekim yaptik!
Ayni cizgifilmlerdeki mantarlar gibiler degil mi?
Prensim beni uyandirana kadar uyuyacagim, hepinize iyi geceler...
(Sedar, Sedar neredesin ?)
Thursday, October 16, 2008
Dusundum ki, sevigili gunluk demek sacma geliyor. bundan sonra baska bisey bulmaliyim. sevgili falan olabilir mesela ama onu Ali Sirmen pazar gunleri yaziyor.
Gunluk (sade oldu), gunlukcugum (sirnasik oldu), ulan gunluk (kaba oldu), ulen gunlukcugum (bu da argo oldu ama kaba taraflari biraz yumusadi gibi)
Diyecegim o ki, apartman yoneticisi, site yoneticisi falan olan herkesin kesinlikle gelip buralari bir gormeleri gerekiyor. Gelmeleliler ki, bu isi yurtdisinda nasil yapiyorlar gorsunler.
Tuesday, October 14, 2008
bal kaymak Yogurt!
Baktik aldigimiz yogurt disimizin kovuguna yetmiyor, sut de sudan ucuz, kendi yogurdumuzu kendimiz yapalim dedik. Daha dogrusu Sedar ben yaparim dedi, ben dedim internete bakalim. Sonucta biraz internet biraz Sedar'in annanesinden kalan bilgilerimiz ile 1 kilo sut ile denedik... Sonuc mu? Bakin da gorun, benim diyen tava yogurdundan guzel oldu :)
Ilk denemenin sansimi bilmiyorum ama cok guzel oldu cok :)
Yaninda mi? yaninda nohut ve pilav yedik, ellerimize saglik cok da guzel olmustu :)
Tarifi mi? oda asagida:
1 lt sutu yaklasik 1/4 ucana kadar kaynattik kiii kivamli olsun yogurdumuz. Serce parmagimi yaklamayacak sicakliga gelinceye kadar gidip gelip karistirarak soguttuk. 1 yemek kasigi yogurdu, bir miktar sut ile iyice karsitirip, daha sonra sutun icine kattik, iyice karismis oldu. Sonra guzelce sagini solunu sardik sarmaladik, 5 saat kaloriferin onunde mayalanmaya biraktik. Daha sonra kaloriferin onunden alip, oda sicakliginda 2 saat kadar beklettik. Dun aksam bunlar tamamdi, cok guzel gorunuyordu ama sulanmamasi icin hemen yemedik. Bugun sabaha kadar da buzdolabinda bekledi, cok guzel oldu cok :)
Monday, October 13, 2008
Stanley Park, Vancouver
Arabaya atladik Stanley Park'a gittik. Sedar dedi islanmayiz yuruyelim, iyi dedim bastan, yuruyelim, sonra baktim usumuyorum ama burnumun ucundan su damliyor (Sedarin sac cok tabi, henuz kafa derisine ulasmamis). Sedar ben memnunun halimden ama istersen donelim sen usumussundur diyorum, yooo diyor hava cok guzel yuruyelim. Sedar diyorum ben simdi cok keyif aliyorum ama sen donelim dersen doneriz diyorum , bir denedim sansimi tekrar ama olmadi, takildim pesine ben de ;)
Stanley Park, Vancouver Downtown'da en buyuk park. Cevresinde tam turun uzunlugu yaklasik 9 km. Icerisinde de patikalar var, kucuk goller var, kosanlar, bisiklete binenler, turistler, hava guzel iken baya kalabalik oluyor (foklar varrrr, sincaplar vaarrr, anlaticam az sonra). Biz bugun cok kucuk bir kisminda yuruduk. Bir iki de fotograf cektik tabi:
Yuruyus yolumuzun basi...
Sedar: "Ben bu Vancouver'da agac olsam baska ne isterim ki!"
Didem: "Gunes :)"
Bu da Downtown'un Stanley Park'dan gorunumu, bakiniz canavar bulutlar, gokdelenleri yutmuslar :)
Parkin icerisinde yuruken, yapraklarin buyuklugune ve renklerine hayran hayran bakiyordum ben Sedar fark etti, Kanada bayraginin uzerindeki yaprak, bu yaprak.
Bu da yol arkadasimiz, tombis gri benekli fok. O mu bize yol arkadasligi yapti biz mi ana bilemiyorum ama butun sahil boyunu fotografini cekebilmek icin kosar adim yuruduk. Sonra bir baktim ki arabanin yanina gelmisiz ( Sedar fok ile ortak olup beni kandirdi, evet simdi anladim :)
Islak ama guzel bir gun gecirdik, yuruyus cok iyi geldi. Bir sonraki sefere sincaplar icin yiyecek birseyler goturmeye karar verdik, ve bir de havlu :)
Sunday, October 12, 2008
Simdi sizin gozunuzde olayi biraz daha canlandirabilmek icin, ekibimiz teknolojinin faydalarindan da yararlandi ve cesitli fotograflar cekti, cekindi:
Halbuki bir de kendisine bakin. Bakin ne kadar neseli, sanki hic yorulmamis gibi, sanki kendi tirmanmiyormus gibi. Tabii kendisi kus kadar hafif oldugu icin yorulmuyor, benim de yorulmadigimi saniyor.
Ama bir kere tirmanisin sonuna geldin miiiiiii, degme gitsin, yol boyu soylenmeler, bu yol bitmezler, keci yolu bunlar, buradan insan cikmazlar falan hepsi geciyor tabii.
veeeeeee, sonucta boyle guzel bir manzaraya geliyorsunuz (ne kadar yukari ciktigimizi farkettiniz mi, butun o yolu yuruyerek cikartti bana)