Sunday, November 16, 2008

Guzel bir cumartesi aksami...

Guzel bir cumartesi aksami gecirdik. Fotograflar henuz elimize gecmedi ama yinede bu aksam gunlugumuzde yer alsin dedim.
Buradaki arkadaslarimiz ile hep bir arada oldugumuz 2. gece oldu. Aslinda 3uncu. Ilkinden baslamali o zaman;
Vancouver'a geldigimiz ilk gun geleneksel 2. raki gecesine denk geldi Daha sehre geleli 3 saat olmustuki, sanki o kadar yolculugu yapmamisiz da, yabanci bir yerde degilmisiz hissi ile iyice karmakarisik olduk. Herkes ile yeni tanisiyorduk, cok uykumuz vardi, ama guzel bir baslangic oldu.
2. gece Ela'nin gecici evinin kapanis kutlamasiydi. Bina 23 kat, Ela'nin ev 22 katta. Tum sehir ayaklarimizin altinda. Menu de neler mi vardi; Yigithan'dan mercimek corbasi, Ela'dan ispanakli peynirli nefis bir borek ve Kerem'den buharda et (cok ozel bir ismi vardi ama hatirlayamadim ki :)
Bu gece 3. gece idi. En kalabalik oldugumu aksam bu aksamdi. Ev sahibimiz Yigithan; ayni zamanda bas ascimiz; firinda kofte, firinda tavuk, super bir salata... Gulter'de mercimekli kofte yapmisti, nefisti nefis. 13 kisiydik, oturacak yer zor bulduk ama cok eglendik. Biraz sarki turku de soyledik, biraz ozlemlerimizi paylastik, biraz kitaplardan konustuk, cok keyifli bir cumartesi gecesi yasadik.

Katilimcilar: Yigithan, Ela&Goksel, Kerem, Oguz&Gulter, Berfu&Soner, Umut, Murat&Sevilay, veee biz...Iyi ki buradasiniz arkadaslar...

Saturday, November 1, 2008

Cypress Falls

Sevgili gunluk,
Duydum ki, blogspot tekrardan acilmis, hemen yazayim dedim. Daha hanimin bundan haberi yok, olsa kesin bana birakmazdi bu "hiking" macerasini. Sanirim ilk yazimdan sonra, gezi yazilarini bana yazdirmama gibi bir karar aldi. Artik nednini sen tahmin et. Dogrulari benim agzimdan ogrenmeyesin diye.

O yuzden inat ettim, aha da hanim yogurt yapiyor, ben de gizli gizli bu yaziyi yaziyorum. Bu arada yapilacak yogurt miktari konusunda hanimin oldukca muhafazakar bir yol izledigini ifade etmek istiyorum. Ilk yogurdu bir kilo sut ile yapmisti. hadi lik seferi anlarim, tutar tutmaz belli olmaz, az bir sut ile denemek mantikli ama ikinci seferi neden bir kilo ikiyuzelli gramdan yaparsin ki? artik kacinci yogurt yapisi bilemiyorum ama ilk kez gozunu karartip uc kilo sutten yapti, onu da cektire cektire bir kiloya dusurttu yine. Hayir, ikimiz de normal yogurt yiyen insanlar olsak neyse ama ben bir oturusta yiyebiliyorum o kadar yogurdu, ustelik karnim da sismiyor.

Neyse konudan epey bir uzaklastim. Yuruyus olayina tekrar doneyim. Efendim, simdi hersey soyle basladi. Gecen hafta sonuydu, sabah kalktik ki hava gunesli. Itiraf ediyorum artik gunesi eskisi kadar sevmiyorum. Kalkar kalkmaz gunesi gorunce icten bir titreme geldi hafiften. Basimiza gelecekleri tahmin etmek zor degil. Amma, acaba tirmanmadigimiz hangi dag kaldi diye merak etmiyor da degilim. Neyse, cok beklememe gerek kalmadi, hanim dunden calismis, beni bekletmeden acikladi: Cypress Falls (http://www.vancouvertrails.com/trails/cypress-falls/)




Eyvallah deyip dustuk yola. Soyle yarim saat kadar suren bir araba yolculugundan sonra oldukca kolay bir sekilde bulduk dagin basini. Tabi bunda benim her dag basina giderken yaptigim, fizibilite calismalari kapsaminda da sayilabilecek ama daha cok basimiza neler gelecek ogreneyim diye yaptigim, harita calismasinin oldukca fazla faydasinin oldugunu soylemeden edemeyecegim. Her yolculuk oncesi, maps.live.com'a girip (aslinda baska bir siteye giriyorum ama burada reklam yapmanin bir sakincasini da gormuyorum ::)) ne de olsa ekmeklerini yiyiyoruz) uzun uzun oldugumuz noktadan varis noktasina nasil gidecegimi calisiyorum. (+ reklam: birds eye view oldukca basarili, cok eglenceli bir sey, kesinlikte tavsiye ederim, ilerleyen yazilarda size evin adresini de gonderebilirim, oradan apartmani ve hatta daireyi gorebilirsiniz)




Sanatsal fotograflar da cekmeye basladik. Daha dogrusu bizim begenmedigimiz kameranin ozelliklerini kesfetmeye basladik demeliyim. Oynadikca heveslendik, sonra da akmeramizi iyice sever olduk. Yine de daha iyi bir kamera alacagiz. Benim cok anladigimdan degil ama kurcalamak hosuma gidiyor. Bir de o kadar guzel yerler var ki, sanki fotografini cekmezsek kaybolacak gibi geliyor. Genelde kameraya sigdiramadigim icin de hayal kirikligi yasiyorum. Ote yandan ayni hissiyat daha cok fotograf cekme arzusu dogurmuyor da degil.


Cypress Fall bir selale (Fall = Selale) Dolayisiyla selalenin fotografini koymamak ayip olur. Iste size onca yolu tepip, uzerinde "Bundan sonra yalnizsin kovboy, basina geleceklerden kendin sorumlusun ahbap" tarzi seyler yazan tabelalardan gecip, kisacasi bunca tehlike ve heyecandan sonra, sen nasil bir selale beklersin? Seni bilmem ama ben Niyagara olmasa da onun yarisi kadar bisey beklerdim. Fakat bu cikti karsimiza. Napalim, yapacak bisey yok.






Simdi bir de olayin sportif yani var. O yan ki benim hanim sanirim en cok ondan haz aliyor. Simdi neden boyle soyledigimi merak ediyorsan eger, sesli dusunuyordum canim gunluk: Acaba bir yolunu bulup dag yuruyuslerinden kaytarsam basima basa bir is acilir mi diye. Cunku eger maksat sporsa kurtulus yok. Dag yuruyusu olmaz, ova kosturusu olur, o olmaz baska bisey olur. O bakimdan spor kismi beni cok ilgilendirmese de dag kismisindan hoslandigim icin sesimi cikartmamam gerekir. Yok eger maksat dag ise bu kosturmaca niye onu anlamis degilim :) Fakat sonuc itibariyle hanim bu iste oldukca basarili. Dag yuruyusu tur operatoru gibi bir meslek var mi acba



Aha da siz gorun nerelere cikmis. Meslek demisken sunu da soylemeden gecemeyecegim, ben kendisi ile beraber her ne kadar ayni sirkette calismis isem de, cok yakinen basa bas calismadigim icin, itiraf ediyorum, Mami'nin kendisini neden bu kadar sevdigini tam anlamamismisim megerse. Zira (arkasindan konusuyormus gibi oluyor amma) kendisi benim gordugum en caliskan insanlardan birisi. Oturdugu yerden kalkmiyor, benim hicbir oyunbozanlik denemelerime kanmiyor, en ufak sohbet girisimlerimi (yuzume vurur gibi) "haydi bakalim, calismamiz lazim" diyerek iki dakika ile sinirlandiriyor, hatta bazi gunler isi abartip kendinden gecerek yemek yemeyi, karninin acikmis oldugunu, insanlarin artik eve gittigini farketmiyor, unutuyor. (Parantez icinde belirtiyorum dikkatinizi cektiyse: o kendinden gecmiscesine calisirken, ben bu saydiklarimin hicbirini unutmuyor, acliktan migdesine agrilar girmis, calismaktan kafasi sismis, monitore bakmaktan gozu yamulmus halde, bu trans halinden ne zaman cikacagini - adeta itin kemige baktigi gibi - abartmiyorum, bekliyor da bekliyorum. Yani halimi siz dusunun :)



Oh, megerse ne cok dolmusum, yazdikca yaziyorum. Fakat gercekten cok sevimli bir insan kendisi. Gercekten "Arakadasim, hayat bu daha ne istiyorsun" dedirten bir insan. Kendisini candan kutluyorum, dag basini duman almis diyerek sizlerle vedalasiyorum